İBG'den Haberler > İBG ARAŞTIRMACILRINDAN OTİZM ÜZERİNE YENİ YAYIN
İBG ARAŞTIRMACILRINDAN OTİZM ÜZERİNE YENİ YAYIN

İBG ARAŞTIRMACILRINDAN OTİZM ÜZERİNE YENİ YAYIN

28 Temmuz 2022

Otizm spektrum bozukluğu (OSB); sosyal iletişimde bozulmalar, kısıtlı ilginin varlığı ve tekrarlı davranışlar ile tanımlanan, güçlü bir genetik temele sahip nörogelişimsel bir bozukluktur. OSB yüksek bir kalıtım ve yüksek bir tekrarlama riskine sahip geniş bir klinik ve genetik heterojenlik sergiler. Delesyon, kopya sayısı ve mobil elementleri (ME) içeren de novo YV’ler OSB riskine katkıda bulunurlar. OSB etiyolojisinde de novo YV'lerin öneminin ortaya çıkarılmasında bazı çalışmalar etkili oldu. Buna rağmen, OSB genomlarında bu varyantların karakterizasyonu önemli bir zorluk olarak kaldı. OSB'deki de novo YV'lerin kodlayıcı genomun yanı sıra kodlayıcı olmayan genomda da meydana gelme eğiliminde olduğu önceden gösterildi.

İBG-BP direktörü Doç. Dr. Gökhan KARAKÜLAH, Nörogenomik Laboratuvarı araştırma grup lideri Dr. Öğr. Üyesi Yavuz OKTAY, yüksek lisansını İBG’de tamamlayan ve şu anda İzlanda Üniversitesi’ nde doktora öğrencisi olan Kaan OKAY ve çalışma arkadaşları, Prof. Dr. Süha Miral, Dr. Pelin Ünal Varış ve Hesaplamalı Sistem Biyolojisi Laboratuvarı araştırma grup lideri Dr. Öğr. Üyesi Athanasia PAVLOPOULOU, otizmli çift yumurta ikizlerine sahip ailelerin PBMC örneklerinde de novo YV’lerin varlığını araştırdı. Bu amaçla, ikiz kardeşlerdeki de novo varyantları tanımlamak için tüm genom dizilimi ve özel biyoinformatik analizler kullanıldı. Bu çalışma, de novo ME'lerin tercihen nöronların aktif hızlandırıcılarında (enhancer) meydana gelme eğilimindeyken, diğer de novo varyantlarının aktif astrosit hızlandırıcılarında meydana gelme eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, OSB-risk genlerinin de novo ME'lerin kaynağı olabileceğinin yanı sıra hedefleri olabileceğini de gösterdi.

Sonuç olarak, araştırmacıların bulguları, artan hesaplama süresine ve kaynaklara rağmen özel analiz yöntemlerinin kullanımının, potansiyel olarak hastalıkla ilişkili ME'lerin tespitini ortaya çıkarabileceğini göstermekte. Araştırmacılara göre, özellikle belli bir “hastalıkla ilintili varyantın” tanımlanamadığı durumlarda, standart varyant analizine ek olarak klinik ortamlarda ME'ler için test yapılması bir seçenek olarak değerlendirilmeli.